Dışişleri Bakanı Antony Blinken Paris'te New York Times'a verdiği bir röportajda Çin hakkında konuştuğunda, Biden yönetiminin dış politikasına dair şimdiye kadarki en açıklayıcı anlayışlardan birini sundu. Blinken, Fransa ve ABD'nin Çin nüfuz kazanırken özgür dünya düzenini savunma ihtiyacı konusunda "aynı sayfada" olduğunu söyledi. Alternatif, diye uyardı, küresel bir düzen ya da "doğası gereği son derece liberal olmayan" Çin liderliğindeki bir dünya düzeni olmayacak.

Arabam Ne Kadar Eder Öğrenmek Çok Kolay! Arabam Ne Kadar Eder Öğrenmek Çok Kolay!

Mart ayında Alaska'da yapılan toz toplama görüşmelerinde Çin'e sert bir ABD mesajı ileten Blinken, Başkan Joe Biden'ın demokrasinin tehdit altında olduğu yönündeki son uyarılarının - ve yalnızca Batı'daki liberal olmayan eğilimlerden değil - konuşma diline uygun bir dil olduğunu söylüyordu.

ABD ve Çin arasındaki yeni bir Soğuk Savaş kavramı, Washington'da geleneksel bilgeliğe dönüşüyor. Ancak bir eleştiri, orijinal versiyonun Batı'nın kapitalistleri ile Sovyet bloğunun komünistleri arasındaki ideolojik bir çatışma olduğudur. ABD ve Çin, yükselen bir güç ile azalan bir güç arasında daha klasik bir düelloda kilitli durumda - ancak Blinken kesinlikle ideolojik bir bileşen görüyor gibi görünüyor.

Yakında Çin Komünist Partisi'nin 100. yıl dönümü kutlamalarına liderlik edecek olan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, küresel sahnede Çin için çok daha sert bir pozisyon benimsedi. Pekin, Pasifik'te ve ötesinde gücünü esnetiyor ve Hong Kong'daki olaylar, Çin'in kendi topraklarındaki baskısını gösteriyor.

Ancak Pekin'in demokrasiye karşı küresel bir savaş vermekle ilgilenip ilgilenmediği (ya da yapabilecek durumda olup olmadığı) başka bir soru. Xi'nin popülist milliyetçiliği kullanması, öncelikle otokratik bir iktidar partisine desteği sürdürmek için mi tasarlandı, yoksa küresel çapta hırslı bir Çin dış politikasının özgün ifadesi mi?

Her iki durumda da, Washington'daki politika oluşturma ve ekonomiden altyapıya ve savunmadan sosyal güvenlik ağını iyileştirmeye kadar yeni ortaya çıkan ABD siyasi kampanyaları, giderek artan bir şekilde Çin ile kaçınılmaz bir yüzleşme merceğinden formüle ediliyor. En azından buradan, Soğuk Savaş analojisinin hedefi ıskaladığını iddia etmek giderek zorlaşıyor.